Besmelenin Hikayesi / 1. söz / 1. sözden istifade edilmiştir

Bismillâhirrahmanirrahîm. Değerli kardeşlerim, hidayet ateşi, iman güneşi ve takva nuru olması ümidiyle bugün size iki adamın başından geçen kısa bir hikâyeyi anlatacağım:

Bir zamanlar iki adam varmış. Bunlardan birisi çok mütevazı, alçak gönüllü, diğeri ise çok gururlu, kendini beğenmiş birisiymiş. Bu iki adam o güne kadar hiç gitmedikleri ve hiç bilmedikleri bir ülkeye yolculuk yapmaya karar vermişler.

Fakat gitmeye karar verdikleri ülke çok enteresan bir memleketmiş. İyi insanlar için her şey çok iyi; kötü insanlar için her şey çok kötüymüş.

İyiler için her tarafta ikramlar, hediye paketleri, özel korumalar ve hizmetçiler varken kötüler için, sağda-solda, kırda-bayırda, cadde ve sokaklarda yol kesen eşkıyalar, hırsızlar, teröristler ve kötülüğü kendisine meslek edinen sayısız düşman yaşarmış.

Kimi kimsesi olmayanlar ve kural nedir bilmeyenler o ülkede huzur yüzü görmezmiş, fakat kurallara uygun yaşayanlar için ise o ülke sanki bir cennet bahçesiymiş.

Benzetmekte hata olmazsa şöyle diyebiliriz: Turistler için o ülkenin cennet ya da cehennem olmasındaki en önemli etken o ülkeyi vizeyle dolaşıp dolaşmamakmış.

Bu sebepledir ki alçak gönüllü, mütevazı olan adam seyahati boyunca rahat etmek ve o ülkeye resmi yollarla girmek için ülkenin yöneticilerinden imzalı bir izin belgesi almış.

Fakat kendini beğenmiş gururlu adam, “ben kendi işimi kendim hallederim arkadaş” diyerek izinsiz ve belgesiz olarak o ülkeye girmenin bir yolunu bulmuş.

Her şey o ülkeye girmekle bitse tamammış fakat biraz önce de anlattığım gibi onlarca düşmandan korunmak adına yapılması gerekenlerin yanında o ülkede bulunmak, gezmek, o ülkenin güzelliklerinden yararlanmak, yiyecek, içecek, giyecek ve barınacak yer bulmak gibi gündelik ihtiyaçların karşılanması için yerine getirilmesi gereken daha bir sürü prosedür varmış.

Şartlar böyle iken o ülkenin devlet başkanından resmi izin belgesi alarak yolculuğa çıkan alçak gönüllü adam, ülkede istediği gibi yaşadı, gezdi, dolaştı. Aldığı izin belgesiyle otomatik olarak devlet başkanının korumasını ve yardımını kazanan bu adam, ihtiyaç duyduğu zamanda gösterdiği bu belgeyle bütün kötü kişilerin şerrinden, mesleği düşmanlık olan adamların zararından kolayca kurtuldu.

Çünkü belgeyi gören kötüler, bir bir adamın çevresinden uzaklaşmak ve hatta kaçmak zorunda kaldılar. Her neye ihtiyaç duyduysa gösterdiği bu belgeyle bütün ihtiyaçlarını giderdi.

Elindeki belge ve belgedeki bulunan imza vesilesiyle karşılaştığı kişiler tarafından ileri derecede bir ilgi ve alaka gördü. Bu yüzden bir efendi gibi huzurla, devlet başkanının özel bir misafiri gibi emniyet içerisinde gezisini tamamladı.

Fakat “benim kimsenin iznine ihtiyacım falan yok arkadaş” diyen ve bu yüzden de ülkeye izinsiz giren kendini beğenmiş kibirli adamın ise gezisi burnundan geldi, hayatı perişan oldu.

Hırsızlar mallarını çaldı, yol kesici eşkıyalar eğlence olsun diye ona türlü türlü işkenceler yaptı. İhtiyaç duyduğu yiyecek ve içeceklere ulaşamadığı gibi yaralarını saracak bir doktor da bulamadı.

Kafasını koyup yatacağı, uyuyup dinleneceği bir sıcak yatak ise onun için erişilmesi güç bir hayalden ibaretti. O ülkede bulunduğu süreyi, nereden geleceğini bilmediği zarar ve saldırılardan dolayı korkudan tir tir titreyerek, ihtiyaçlarını giderebilmek için de gece gündüz dilencilik yaparak geçirmek zorunda kaldı.

İşte değerli kardeşlerim, gezi planı yapan o kişiler bizleriz. Gezmek için gidilen ülke, şu dünyamızdır. Dünya ise yeni doğan bir bebek için hiç bilinmeyen bir ülke, ucu bucağı görünmeyen bir çöl gibidir.

Tamamen yabancısı olduğumuz bu dünyada sayısız düşmanımız ve sınırsız ihtiyaçlarımız vardır. Dünyadaki bunca zorluğa rağmen bir de yokluk ve zayıflık içerisindeyiz. Bu dünyaya geldiğimizde hiçbirimizin yanında para, pul olmadığı gibi, ihtiyaçlarımızı gidermek için yeteri kadar gücümüz de yoktu.

Bütün bunlara rağmen bu dünyada rahata ermek ve huzurla yaşayabilmek için kolay bir formül vardır:

İlk işimiz; vizesine başvuracağımız, iznini alacağımız ve ismiyle hareket edeceğimiz asıl yetkili kişiyi bulmaktır. O kişi, dünyanın tek sahibi ve yöneticisi olan Allah’tır. O’ndan alacağımız vize de Bismillah sözüdür.

Kıymetli kardeşim, bu söz ile Allah’ın vizesini, iznini alan kişi, Allah’ın dünyadaki yaratmış olduğu bütün nimetlerden güzel bir şekilde yararlanma hakkına sahip olur.

Söylemiş olduğu bu sözle Allah’ın dünyadaki bir temsilcisi gibi hareket eder. Dilini alıştırdığı bu sözle cin ve şeytan gibi görünmez düşmanların şerrinden ve kötülüklerinden korunur.

Yine bu sözle görünen düşmanlarına karşı galip gelir. Kısacası kişi bu söz sayesinde sevdiklerine ve istediklerine ulaşır; sevmediklerinden ve korktuklarından emin olur ve kurtulur.

Değerli kardeşlerim, Bismillah sözünün gücünü ve sırrını belki şu örneklerle daha da iyi anlayabiliriz:

Nasıl ki devlet adına hareket eden bir müdür, bir komutan, bir vali, yüzlerce, binlerce hatta yüz binlerce kişiye yönetici olabiliyor.

Aynı bu şekilde Bismillah sözüyle insanoğlu onca zayıflığına rağmen Allah’ın yaratmış olduğu yüz binlerce varlığa karşı yönetici ve efendi olabiliyor.

Çünkü bu sözü söyleyen kişinin arkasında o sözün sahibi olan Yüce Allah’a ait büyük bir güç, eşsiz bir kuvvet vardır.

Dolayısıyla söylediği bu gizemli sözle büyük bir güce, eşsiz bir kuvvete sırtını yaslayan adam, o gücün asıl sahibi olan Allah adına dilediği her işi yapar, her sıkıntının üstesinden gelir.

Unutmayın ki kardeşlerim, bu güce sahip olmak için ilk önce zayıflığımızın ve yoksulluğumuzun tam olarak farkına varmalıyız.

Sonra bu zavallı ve acınacak halimizle varıp merhameti sonsuz olan Allah’ın huzuruna sığınmalıyız. En sonunda da Allah’tan izin ve yardım istercesine Bismillah sözünü söylemeliyiz.

Bu sırra eren ve bu güce sahip olan kişi, artık kabiliyetinin üstünde işler yapabilir.

Sıradan ve zayıf bir kişinin kocaman bir orduyu ya da kocaman bir şehri yönetmesi de böyledir. Çünkü o kişi, binlerce kişinin idaresini kendi gücü ve kabiliyetiyle yapamaz.

Yüz binlerce hatta milyonlarca kişinin idaresini kendisinden daha büyük ve güçlü bir otoritenin izniyle ve görevlendirmesiyle ancak yapabilir.

Zerre misali atom büyüklüğündeki tohumlar da böyledir kardeşim. Küçücük bir incir çekirdeği Allah’ın izniyle ve besmelenin sırrıyla içinden dev gibi bir ağaç çıkarıyor, tonlarca meyveleri dallarıyla kaldırabiliyor.

Bahçeler Bismillah’ın sırrıyla bizlere çeşit çeşit, renk renk lezzetler sunuyor.

Ağzımıza alıp yiyemeyeceğimiz şeyleri yiyen deve, koyun, keçi ve inek gibi hayvanlar, Bismillah’ın aşkıyla bütün rızıkların sahibi Rezzak olan Allah’ın adıyla bizlere birer süt çeşmesi haline geliyor.

Bitkiler gibi zayıf varlıkların ipek gibi yumuşacık kökleri Bismillah’ın şevkiyle kayaları, taşları ve toprakları delip yeryüzüne çıkıyor.

Kupkuru ağaç dalları sulu sulu meyveyeler veriyor. Bazı kökler, yerin altında bizler için yiyecek hazineleri saklıyor.

Yalçın kayalar arasından yumuşacık, berrak sular fışkırıyor. Aylarca süren kavurucu sıcaklara rağmen ağaçların yeşil yaprakları varlıklarını devam ettiriyor.

Kısacası kâinatta cereyan eden olayların hepsi, bize gösterilen güzelliklerin ve verilen nimetlerin tamamı besmelenin vesilesiyle ortaya çıkıyor.

Yani kainattaki sistem tamamıyla Allah’ın izni ve ismiyle cereyan eden olayların yazmış olduğu muhteşem bir şiir haline geliyor.

Aynen bu şekilde zavallı ve zayıf olan insan da besmelenin sırrıyla kendinden daha büyük olan file, deveye, ata ve ineğe efendi oluyor,

bir yaprağına bile gücünün yetmediği bitkilerden ve ağaçlardan istifade ediyor ayrıca görünür görünmez düşmanlarına karşı besmelenin sırrıyla meydan okuyor.

Değerli kardeşim işte bu ve benzeri olaylar hep Bismillah’ın sırrıyla oluyor, Allah’ın izniyle birer nimet olarak bizi buluyor.

Yani Allah’ın izni olmadan gökten bir damla yağmur düşemez, bir tohum, filiz olup yeryüzüne çıkamaz,

dala yapışan bir yaprak bir milim bile hareket edemez ve zifiri karanlıktaki kara karınca bir adım dahi ileriye gidemez.

Öyleyse kardeşlerim, Allah’ın bizim için bu dünyada yaratmış olduğu imkanlardan daha iyi yararlanabilmek için her daim Bismillah demeliyiz.

Alırken de verirken de yatarken de kalkarken de her zaman Allah’ın adıyla hareket etmeliyiz. Allah adına olmayan şeylerden de istifade etmemeliyiz.

Kıymetli kardeşim, bu konuyu şöyle de anlamamız mümkündür: Dünyadaki her şeyin bir fiyatı olduğu gibi Allah’ın sayısız nimetlerinin de bir fiyatı, ücreti olması gerekmektedir.

Bu ücret, insanoğlunun el emeği olan ürünler için istediği ücretlere göre son derece düşük bir ücrettir. Çünkü gerçek zenginliğin sahibi olan Allah, insanlardan gelecek zenginliğe asla ihtiyaç duymaz.

Nedir o zaman bu ücret: Başta zikir, ortada fikir, sonda şükürdür.

Yararlanmak istediğimiz nimetin başında Bismillah diyerek Allah’ı zikretmeli, nimetin asıl sahibi olan Allah’ı hatırlamalıyız ve o nimetten istifade etmeden önce Allah’tan izin almalıyız.

İşin ortasında bu nimeti veren Allah’ın büyüklüğünü, bize olan merhametini ve kâinata koymuş olduğu muhteşem sistemin güzelliğini düşünmeliyiz.

Sonunda da şükretmeli, bütün bu nimetlerin asıl Sahibine teşekkür etmeliyiz.

Hülasa kıymetli kardeşim, şunu çok iyi bilmeliyiz:

Bismilâh sözü ile başlamayan her iş bereketsizdir ve yok olmaya mahkumdur. Zaten biz de bu yüzden hikayemize Bismillâhirrahmânirrahîm diyerek başladık.

Bismillah sözü, Müslümanlığın ve Allah’a teslim olmanın bir işaretidir. Bismillah sözü, Müslümanlığın alameti olduğu için bitmek bilmeyen büyük bir zenginliktir.

Bu söz, Allah’a teslim olmanın, işlerin başını ve sonunu Allah’a havale etmenin işareti olduğu için bitmek bilmeyen bir güç kaynağıdır.

Yine Bismillah sözü, kainattaki bütün varlıkların kendi dilleriyle her zaman söyledikleri bir zikirdir.

Bismillah. Bismillâhirrahmânirrahîm. Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla… Dünyadaki akıllı-akılsız, imanlı-imansız bütün varlıklara merhametiyle muamele eden Rahman olan Allah’ın, ahirette ise sadece müslümanlara acıyıp onları rahmetiyle affeden ve cennetiyle sevindiren Rahim olan Allah’ın adıyla…

Huzur ve selamette olasınız, hidayet üzere kalasınız, Bismillah ile yaşayasınız değerli kardeşlerim.

Bu hikayenin video versiyonuna linkten ulaşabilirsiniz: https://youtu.be/Ryn6rm3CirY